Son yıllarda dünya genelinde artan siyasi gerilimler, ülkelerin askeri kapasitesini güçlendirme hedeflerini hızlandırmış durumda. Silahlanma yarışı, sadece askeri stratejilerin değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerin de yeniden şekillenmesine yol açıyor. Bu bağlamda, büyük güçler arasında yaşanan rekabetin yanı sıra, bölgesel aktörlerin de silahlanma faaliyetlerini artırması dikkat çekiyor. Analistler, bu gelişmelerin, hem küresel barışı tehdit edecek hem de ekonomik kaynakların askeri harcamalara yönlendirilmesi açısından önemli etkileri olacağını belirtiyor.
Silahlanma yarışı, geçmişte de pek çok ülkede yaşanmış bir olgudur. Soğuk Savaş döneminde süper güçler arasında yaşanan nükleer silahlanma yarışı, günümüzde farklı bir boyut kazanmış durumda. Şu anda, ABD, Rusya, Çin ve diğer büyük devletler arasında yaşanan rekabet, yalnızca nükleer silahlarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda konvansiyonel silah sistemleri ve yeni teknolojilerin geliştirilmesine odaklanıyor. 2023 itibarıyla, dünya genelindeki askeri harcamaların yılda 2 trilyon doları aştığı belirtiliyor. Bu rakam, 10 yıl öncesine oranla yüzde 20'lik bir artış anlamına geliyor.
Dünya genelinde artan jeopolitik gerilimlerle birlikte, ülkelerin askeri stratejilerini de yeniden gözden geçirdiği görülüyor. Özellikle siber savaş, insansız hava araçları ve otonom silah sistemlerinin önemi giderek artış gösteriyor. Örneğin, Çin'in teknolojik gelişmeleri ve Asya-Pasifik bölgesindeki askeri nüfuzu artırma çabaları, ABD ve müttefikleri üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. ABD, bu doğrultuda Asya-Pasifik bölgesine daha fazla asker ve kaynak göndererek askeri varlığını güçlendirme çabasında. Aynı zamanda NATO'nun doğu kanadı, Rusya'nın Kuzey Avrupa'daki askeri varlığını dengelemek amacıyla sürekli olarak güçlendiriliyor.
Bu gelişmelerle birlikte, daha önce barışçıl diplomasi yolunu tercih eden ülkelerin bile artık askeri harcamalarını artırması gerektiği düşünülüyor. Yani sadece büyük güçler değil, orta ölçekli devletler de silahlanma yarışı içinde kendilerine yer bulmak adına harekete geçmiş durumda. Özellikle Orta Doğu'da yaşanan çatışmalar ve terörizm ile mücadele politikaları, bölgesel güçlerin askeri kapasitelerini arttırmamalarına sebep olurken, dışa bağımlı kalmamak adına yerli savunma sanayilerine büyük yatırım yapmalarını da teşvik ediyor.
Sonuç olarak, silahlanma yarışı yalnızca bir askeri güç gösterisi olmanın ötesine geçiyor; aynı zamanda uluslararası barış ve güvenlik konusunda ciddi tehditler barındırıyor. Ülkelerin daha fazla silah geliştirmesi ve bu tür politikalar gütmesi, sadece savaş olasılıklarını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda kaynakların verimsiz kullanımına ve insani krize de yol açıyor. Gelecek yıllarda, bu yarışın ne yönde evrileceğini, geçtiğimiz yıllardaki gelişmeler ışığında dikkatle takip etmek gerekecek.